-
1 bakir toprak
virgin soil -
2 bakir
-
3 bakir
де́вственный* * *нетро́нутый, неиспо́льзованныйbakir ormanlar — де́вственные леса́
bakir toprak — целина́
-
4 bakir
а нетро́нутый; де́вственный; неиспо́льзованныйbakir ormanlar — де́вственные леса́
bakir toprak — целина́
-
5 virgin soil
bakir toprak -
6 целина
bakir toprak* * *жham / bakir toprakпаха́ть целину́ — ham toprağı sürmek
-
7 altın
зо́лото (с)* * *1.1) зо́лотоaltın esası — ком. золото́й станда́рт
altın ihtiyatı — золото́й запа́с
altın işlemeli — расши́тый зо́лотом
kulçe altın — зо́лото в сли́тках
som altın — чи́стое зо́лото
2) золота́я моне́та; золото́й2.золото́й тж. перен.altın diş — золото́й зуб
altın saat — золоты́е часы́
••altın adı pul oldu, kız adı dul oldu — погов. из-за неблагови́дных де́йствий потеря́ть хоро́шую репута́цию
altın ateşte insan mihnette belli olur — посл. зо́лото познаётся в огне́, а челове́к - в беде́
altın eli bıçak kesmez — посл. золоты́е ру́ки нож не берёт ( никому не под силу одолеть богатого или влиятельного человека)
altın tutsa toprak olur, altına yapışsa elinde bakır kesilir — посл. за что ни возьмётся, всё без то́лку
altın anahtar her kapıyı açar — посл. золото́й ключ любу́ю дверь откро́ет
- altın kesmekaltın çamura düşmekle tunç olmaz — посл. зо́лото и в грязи́ блести́т
- altın leğene kan kusmak
- altın topu
- altın topu gibi
- altın yumurtlayan tavuk -
8 vierge
1 personne bakir, bakire [baːci'ɾe]◊être vierge — bakir, bakire olmak
2 pur, intact, neuf kullanılmamış3 inexploité ekilmemiş -
9 yumuşak
мя́гкий пуши́стый* * *озвонч. -ğı; врз.мя́гкийyumuşak adam — мя́гкий челове́к
yumuşak ağaç — мя́гкая древеси́на
yumuşak bakır — мя́гкая медь
yumuşak ekmek — мя́гкий хлеб
yumuşak hava — мя́гкая пого́да
yumuşak iklim — мя́гкий кли́мат
yumuşak kumaş — мя́гкая немну́щаяся ткань
yumuşak muameli — мя́гкое обхожде́ние
yumuşak sözler — ла́сковые слова́
yumuşak toprak — мя́гкая земля́
-
10 новь
жsürülmemiş / bakir / ham toprak -
11 შავი
s.kara, siyah, koyu შავინიაგაგი kara toprak შავი ფული bakır para -
12 نقش
Iنَقَشَ1. kazımak2. nakşetmekAnlamı: nakış yapmak3. eşmek4. oymak5. deşmekAnlamı: oymak, delmekIIنَقْش1. nakış2. gravürAnlamı: kazıma resim3. estampAnlamı: metal, tahta vb. üzerine kazıldıktan sonra basılan resim4. dizaynAnlamı: bir çizim5. oyma baskıAnlamı: çinko, bakır, tahta gibi levhalara kazıma ile yapılan basma tekniği6. kazımAnlamı: kazma işi7. yazıtAnlamı: bir şey üzerine yazılan yazı, kitabe8. beti9. figür10. hafriyatAnlamı: kazı yapma işı11. kitabeAnlamı: sert cisim üzerindeki kabartma yazı, yazıt12. kazıAnlamı: bir yeri kazma işi13. tabloAnlamı: sulu boya, yağlı boya veya kalem resmi14. tasvirAnlamı: resim15. desenAnlamı: belirli çizgilerle gösterme, tasvirنَقَّشَkazımak
См. также в других словарях:
bakir — sf., Ar. bākir 1) Cinsel ilişkide bulunmamış (erkek) 2) El değmemiş, kullanılmamış 3) İşlenmemiş (toprak) 4) Eskimemiş, yıpranmamış, yeni … Çağatay Osmanlı Sözlük
altın tutsa toprak olur (veya altına yapışsa elinde bakır kesilir) — giriştiği işlerde büyük talihsizliklere uğrayan kimsenin durumunu anlatan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yıldırımsavar — is. Yıldırımların zararını önlemekte kullanılan, ucunda bakır veya platin bulunan, 5 10 m uzunluğunda demir çubuk ve bununla toprak veya kuyu arasında çekilen bakır telden oluşan koruma aracı, siperisaika, yıldırımkıran, yıldırımlık, yıldırım… … Çağatay Osmanlı Sözlük
renk — is., gi, Far. reng 1) Cisimler tarafından yansılanan ışığın gözde oluşturduğu duyum Birisi sütsüz çikolata renginde, uzun boylu, geniş omuzlu, Amerikan boksörlerine benziyordu. A. Gündüz 2) mec. Nitelik İşin rengi değişti. Birleşik Sözler renk… … Çağatay Osmanlı Sözlük
taş — is. 1) Kimyasal veya fiziksel durumu değişiklikler gösteren, rengini içindeki maden, tuz ve oksitlerden alan sert ve katı madde Kireç taşı. Oltu taşı. 2) sf. Bu maddeden yapılmış, bu maddeden oluşmuş 3) Bazı yerlerde ve işlerde kullanılmak için… … Çağatay Osmanlı Sözlük